akademi ödüllerinin her zaman bir şey ifade etmediğini biliriz ama bütün yıl o günün gelmesini bekleriz.
yarışan tüm filmleri izlemedim ama izlediklerim arasında elbette daha çok beğendiklerim favorilerim var.
diğer filmleri izlemeden belki böyle bir tercih yapmak yanlış ama en nihayetinde ben de filmleri kendi içlerinde değerlendiriyorum.
izlemediklerimden birini daha çok seversem onu da sonra yazarım buraya :D
içlerinde ilk izlediğim bu oldu.
film ağzımı açık bırakmadı açıkçası evet güzel bir film ama bence eksikti. ne eksikti mesela daha keskin şaşırtmacaların olduğu bir film bekliyordum yani bir kalpazanlık film çok düz ilerliyorsa o çok beni çekmiyor.
evet ama diyor herkes karakterler..evet filmin güzel yanı o zaten karakterler çok iyi, oyunculuklar da çok o yüzden kendini gayet izlettiren bir film ama dediğim gibi hikayesinde bence twist eksik o yüzden bana biraz yavan geldi.
geçen yılki silver linings playbook'u daha çok beğendim ben mesela. karakter filminin yalın olması bana daha çok hitap ediyor.
çok tartışılan insanları bölen bir film bence. ilk olarak ben bu filmi the great gatsby'yi izledikten çok kısa bir süre sonra izledim, o yüzden leo fanları bana kızacak ama bence aynı bir gatsby gibi oynamış bu filmde.
bunun dışında film iyi hoş güzel hakikaten ama mesela niye o kadar uzun ne anlatıyorsun o kadar uzun.. hikaye gereği filmin bu kadar uzun olmasını anlarım da bence kırpılabilir baya. en nihayetinde sevişen ve kafaları çeken tipler izliyoruz 2 buçuk saat.
tabii ki de filmi buna indirgemiyorum ama adamın ne menem bir şey olduğunu anladıktan sonra lüzumsuz uzuyor bence aralar.
oyunculuklar en en en yan role kadar, bence çok iyiydi ama. ama. işte.
bir de ben 42 yaşındaki bir leonardo'nun 22 yaşında birini oynamasından çok rahatsız oldum, adamın 22 yaşındaki halini bilmesek tamam da..filmin ilerleyen sahnelerinde o kadar uyuşturucuya vs yiyor zaten önem kalmıyor da filmin en başında özellikle matthew mcconaughy'yle olan sahnesinde sürekli içimden " bu mu 22 yaşında eee. yakın plan bu şimdi baya mimik kırışıklıkları var.." şeklinde izledim. baya takıldım.
bu iki şaşalı filmin ardından her'ü izledim.
beni vuran filmlerden biri bu oldu.
hiçbir orjinalitesi olmamasına rağmen, onu savunmuyorum yani, duygusu çok güzel. ayrıca yönetmen filmi joaqhuin phoenix'e çekmiş, kimse adamı aday yapmamış ya ona üzülüyorum çok.
renkler, müzikler, minimal mekanlar kostümler (evet o yüksek bel pantolonlarına bayıldım) çok hoşuma gitti, o yalnızlık duygusuna çok güzel kapılıyor insan. bilim kurgu olup hiç çaktırmaması da çok şirin. ve bir yandan da o kadar gerçekçi ki.
bu listedeki favorim. ödül almaz o ayrı da ben en çok bunu sevdim
sevdiğim yönetmen jean-marc vallée'den öncekilerden farklı bir film, gerçek bir hikaye, amerika vs.
bu film de az uzun ama sıkmıyor, çünkü filmi götüren bir matthew mcconaughy ve jared leto var.
matthew mcconaughy benim için romantik komedilerde gördüğümüz, ve iç çekici bulmadığım için de o filmlerde niye yer aldığını anlayamadığım bir adam. adam oyuncuymuş resmen, hem de çok iyi bir oyuncu.
oyuncu ödülünü kesinlikle almalı.
jared leto'nun kadın hali ise bence kendi normal halinden daha güzel. o da çok güzel oynamış. zaten bence "şarkıcılığı" komple bıraksın.
filmin renkleri çok güzel.. hikaye de hiç sıkmadan ilerliyor, ben isterim ki sürpriz olsun en iyi filme buna versinler.
çok büyük heveslerle gittiğim o filmden çok büyük hüsranla çıkmıştı. gerçi o kadar saat michael fassbender izlemek tabii ki de rüya gibi bir şeydi ama onun dışında hiç beğenmemiştim.
bu filmi daha çok beğendim, ama adamın dilinde sevmediğim bir şey var. evet çok etkileyici bir film ama bir mesafe kalıyor, izlerken ben o mesafeyi katedemiyorum.
yani yukarıda yazdığım bütün filmleri çok iyi tek tek duygusuyla izlerkenki hissetiklerimle hatırlayabiliyorum.
12 years a slave için sadece "meeh evet izlediydim ben onu" diyebiliyorum.
diğerleri için:
gravity'yi sinemada kaçırdım. bir de açıkçası gerçekten sırf aday diye filan izleyecektim ilgi alanıma o kadar uzak ki.
aynı şekilde captain philips, merak edip izleyesim bile yok.
philomena'nın teaser'ları ise noel'den önce italya'da dönüyordu, o tarihte vizyona girecekti o yüzden bende garip bir yer etmiş, hani hallmark tadında noel filmi gibi. ama bakalım festival vakti belki bir ara gider izlerim.
nebraska ise tamamen vakitsizlikten, yarına kalmadan izlemeyi düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder