imkansızın şarkısı faciasından sonra babam film tercihini tabi ki bana bırakmadı. ama ısrarla suikast'a gitmek istemesi ile benim bunu sevimsizlikle karşılamam sonucunda orta yol olarak
son kahraman: john rabe'yi seçtik.
tipik bir dönem filmi, 1937'de çin de geçiyor, almanlar, japonlar herkes var.
önce daha bir manalı özet geçeyim..
Japonların, Çin Halk Cumhuriyeti’nin eski başkenti olan Nanking şehrini ele geçirmesi esnasında geçen 6 haftalık kadar sürede Çin’in başkentinde acımasız, taarruz ve saldırılar sonucu sayısı bilinmeyen erkek, kadın ve çocuk katledilir. Bütün dünya bu olayı şok ile karşılarken, süregelen bu şiddet kısa sürede tüm insanları sarar. Bir çoğunluk sessiz kalmayı tercih ederken, bazıları ise ezilenler için bir şeyler yapmayı tercih eder. Bunlardan birisi de “Son Kahraman” Alman mühendis ve Nazi parti üyesi John Rabe’dir. Kahramanlıklarıyla “Çin’in Schindler’i” ünvanını kazanan Rabe, bu insanlar için güvenli alanlar yaratıp oralara güven içinde ulaşmalarını sağlamıştır.1937 - 1938 yılları arasında, Nazilerden arınma döneminde John Rabe, Nanking’de 250.000 Çinlinin hayatını kurtarmıştır. Diğer insanların, şahitlerin ve Çin hükümetinin de kabûl ettiği gerçek bir kahraman olarak anılmaktadır. Rakamlar abartılı gibi görünse de “Son Kahraman” John Rabe çeyrek milyon insanın hayatını, namusunu kurtarmış ve bir çoğunun açlıkla yüz yüze kalmasına engel olmuştur.
şimdi filmdeki herkes almanca konuşuyor. bu çok rahatsız edici çünkü japon askerler kendi aralarındaki taktiksel konuşmaları bile almanca yapıyor, ve dublajları kayıyor ki bu sanırım tam da bunlar alman değil vurgusunu vermek için yapılmış. ayrıca john rabe'nin yancı karakterleri farklı milletlerden, onlar da japonca konuşuyor, yani filmde anlıyoruz ki steve buscemi amerikalı bir doktor ama o bile almanca konuşuyor.
bunun dışında film gayet başarılı. bence tabii john rabe ve fransız öğretmen için daha ünlü oyuncular seçilebilirdi. alman elçiyi daniel brühl canlandırıyordu, salon boş olduğu için babama dönüp: "tüm uluslararası, ortak yapım filmlerde bu adam oynatıyorlar galiba" dedim.
şimdi bir de şuna parmak basmak istiyorum, 90 dakika filmler iyidir, güzeldir, candır. 2 saati geçen filmler ne kadar akıcı, çekici vs olurlarsa olsunlar, bu da konsantrasyon. UZUN oluyor!
neyse işte güzel bir filmdi, tarihin bir köşesinde hiç duymadığım bir hikayeyi izlemek, öğrenmek çok hoşuma gitti, biraz pazarlanamamış bir film, unutulmaya mahkum, ama siz gidip görebilirsiniz, zaten görülecek başka film de yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder